Yarının Tarihi, Türk okurun daha çok uzun öyküleri ve romanlarıyla tanıdığı Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın on tane denemesinin Can Yayınları tarafından derlenmesi ile oluşturduğu bir seçki. Denemelerin konularını iki ana başlık altında toplamak mümkün: tarih ve edebiyat. Ancak Zweig bu iki konuyu alt dallar halinde işler. Tarihi denemelerinde kolektif bir dünya yaratmanın amacı, tarihin doğru doğru öğretim biçimi ile doğru anlamlandırma çabası ve hümanist bir tarih anlayışı göze çarparken edebi denemeleri seçtiği şair ve yazarları değişik açılardan ele almak ve okuma deneyimi üzerinde düşünceler sunmaktan oluşur.
Kitaptaki on denemeden üç tanesi tarihle ilgilidir. Bunlardan ilki “Tarihsel Gelişimi İçinde Avrupa Düşüncesi”dir. Zweig bu denemesinde Avrupa tarihinin bir birleşmeler ve ayrılmalardan ibaret olduğunu söyler. Bu birleşmelerin sebebi insanın ilk dönemlerden beri birlikte yaşama arzusu iken ayrılmaların sebebi ise çeşitli sebeplere dayandırılmış savaşlardır. Zweig, tek ve bütün bir Avrupa fikrini yaşatır. Hayali ırklar ve devletler üstü bir Avrupa’dır. Bunun tarihte Roma İmparatorluğu ve Latince tarafından kısmen başarıldığını düşünür. Birleşip ayrılmaları ise Babil Kulesi miti ile somutlaştırır.
Babil Kulesi, inşa edildiği dönemde çeşitli kavimlerden insanların birlikte ve barış içinde, insanlığın ortak bir ürünü olması için inşa ettikleri bir yapıdır. Fakat mite göre Tanrı insanlığın bu gökyüzüne uzattığı mızrağı kendisi için tehlike görür ve inşayı sürdüren insanların dillerini birbirinden ayırır. Böylece araya nifak girer ve insanlar inşaatı yarım bırakır. Zweig’a göre Avrupa tarihi de bu şekilde ilerler. Nitekim Avrupa Birliği de teorik olarak tek ve bütün bir Avrupa fikrinden yola çıkılarak kurulur. Fakat bu kuruluş Zweig’ın hayal ettiği gibi hümanist bir temelde değil bilindiği üzere. Zweig’ın bu hümanist tarih fikri bu denemelerde ne yazık ki yalnızca Avrupa kıtası ile sınırlı.
Kitaptaki ikinci tarihi deneme ise “Yarının Tarihçiliği” başlığını taşır. Bu denemede ise Zweig, tarih yazımı ve öğretimi konusunda fikirlerini sıralar. Ona göre mevcut tarih anlayışı savaşlardan ibaret ve daha ilkokuldan itibaren insanlara tarihi ulusal çıkarlardan ibaret gösteren gözlükler takılır. Yazar, tarihin yalnızca savaşlardan ve savaşanlardan ibaret olmadığını tam tersine dünya düzeni ve barış, insanlığın gelişimi için gerçekleşen olayların ve bunlara hizmet eden insanların da tarih içerisinde var olduğunu savunur. Dolayısıyla tarih yazarken ya da öğretirken bu savaş algısından sıyrılmak gerektiğinin altını çizer. Buna karşılık savaşın tarih kitaplarından çıkarılmasının da yanlış olacağını savunur. Bir savaşı anlatmanın ondan dersler çıkarmaya hizmet etmesi gerekir ona göre. Bu konuda örneği Tolsoy’un Savaş ve Barış’ı ile verir. Bu kitap, savaşın yol açtığı faciayı anlatır, savaşa özendirmez, savaşı kahramanlık olarak ele almaz. Zweig’a göre tarih kitapları da savaşı bu şekilde ele almalıdır.
Zweig’in diğer tarihi denemesi ise “Seine Kıyılarındaki Balıkçılar” başlığını taşır. Yazar bu denemesinde ise bireyin tarih içerisinde kendi hayatını yaşadığını söyler kısaca. Ona göre bir trajedi gereksizce uzatılırsa etkisi artmaktan ziyade azalır. Bu da beraberinde duyarsızlaşmayı getirir. Nitekim denemede örnek verdiği Seine nehri kıyısındaki balıkçılar tarihin kargaşasından o kadar yorulmuştur ki XVI. Louis arkalarında idam edilirken başlarını çevirip bakmazlar bile. Bu örnek aslında trajediler karşısında artık duyarsızlaşan bütün insanlığı temsil eder. Bir trajediyi fazla yaşamak onu trajedi olmaktan çıkarır.
Zweig’in kitaptaki edebiyat konulu yedi denemesinden beşi ise çeşitli yazarlar ve şairler hakkındaki tespitlerini içerir. Bu şair ve yazalar şunlar: Balzac, Marcel Proust, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud, Tolstoy. Balzac’ın eserlerini irdelerken onun bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, onun bütün eserlerinin tek ve bütün bir başyapıt olduğunu söyler. Proust’un kısa bir biyografisine yer verir. Onun snop ve monden yıllarını ele alırken Kayıp Zamanın İzinde’ye giden yaratım yolunu çizer.
Verlaine ve Rimbaud’u ise hem biyografik olarak hem şairlikleri açısından ele alır. Verlaine için sert eleştiriler sıralar. Ona göre Verlaine her büyük ismin yaşadığı düşüşü yaşamış fakat büyük isimlerin yaptığı gibi oradan tekrar zirveye çıkamamış, sefil ve aşağı bir hayat yaşamıştır. Rimbaud ise Verlaine’ın şeytanıdır. Onu yoldan çıkaran çağırıyı yapar çünkü. Tolstoy ise din ve ideal düzen fikirleriyle kitapta yer alır. Tolstoy’a göre gerçek Hristiyan devletten azade yaşamak zorundadır. Çünkü yeryüzünde yaşanan bütün kavgaların sebebi devletlerdir. Mülkiyet kavramını irdeleyen Tolstoy, mülkiyetsizliği savunurken devletlerin mülkiyeti korumak için üretilmiş ve çeşitli şekillerde kutsallaştırılmış mekanizmalar olduğunu söyler. Bütün bu bilgiler denemelerde Zweig’ın yorumlamalarıyla vardır.
Kitaptaki iki denemede ise Zweig, mektup türünün geçmişi ile bugününü yorumlar ve okuma ediniminin tinsel donanım açısından işlevine değer biçer.
Özet olarak Yarının Tarihi, Zweig’in okuru yormayan bir üslupla kaleme aldığı ve tarihten edebiyata uzanan konu yelpazesiyle oluşan denemelerinden meydana getirilmiş bir seçki. Zweig, uzun öykü ve romanlarıyla bilinse de özgün tarihçiliği de dikkate değer.